22 Mayıs 2013 Çarşamba

Erkekler Ağlamasın

Aşk lazımmış arkadaşlar ama kime sorarsanız lazım değil der ya oda ayrı bi bok zaten. Mesela bi sevgili düşünün sizi çok seven ama gururu yüzünden gitme diyemeyen. Oğlum seviyosun işte ağlıyosun lan mal,erkek adam ağlar mı hiç. Benim gözümde erkekler hep güçlüdür,erkekler ağlamayandır,erkekler üzülse bile belli etmeyendir. Böyle siz ağlayınca bi değişik hissediyorum. Diyorum o kadar güçlüler ama ağlayabiliyolar Bİ KIZ İÇİN. Kız gelsin ağlasın karşında ama sen bişey yapamama. Kusura bakma da gururunu sikeyim senin ama sikersem çoğalır olmadı şimdi. Neyse de madem söz veriyosun piç madem senden başkasıyla olmaz,istediğin zaman gel diyosun gelince de kal demiyosun ya nasıl bi orospu çocuğusun anlamadım. Böyle olmaz çocuk böyle yürümez bu ilişki diye atar yapmakta isterdim de zaten yürümemiş,bitmiş.

Erkekler her zaman güçlü kalsın isterdim gözümde... Erkek neden ağlar ki? Ama demek ki severse ağlıyomuşlar ya,değer verdiği birini kaybedince ağlayabiliyolarmış. Ne kadar kası olsa da ne kadar adam dövse de sevince birini ağlıyomuş işte. Peki ağladığı halde neden kal dememiş. Demek ki ben doğru düşünmüşüm erkek adam ağlarmış ama asla gururunu gözden çıkarmazmış. Kendininde sevdiği kızında üzüleceğini bile bile ayrılırmış,'bitmesin,kal ya gitme' diye kolundan çekip sarılmazmış. Yaptığı sadece kolundan çekip öpmek olurmuş kızı daha da yıkarak. Kızın kolundan tutup kendine çektiğin an o kızın aklından neler geçer biliyo musun sen? O kadar kısa sürede neler düşünür biliyo musun? Bilmiyosun işte bilsen onu bile yapmazsın. Kız düşünür ; 'Barışıcaz demek ki,hala beni seviyo.' Ama sonra sadece öpüp hoşçakal dersin. Kusura bakma da o hoşçakal senin kıçına girsin. Hem kendi hayatını hem kızı nasıl mal edebiliyosun anlayamıyorum.

Sonra kızın depresyon süreci başlar ama erkeklerin pek depresyon süreci olmaz. Çünkü o kadar ağlayıp duygulandıktan sonra gidip eski sevgilisiyle barışabilir bi erkek. Ama kız yapamaz işte. O yüzden kızlar daha çok sever. Kızlar hep daha çok seven ve üzülen taraf olur.

Erkek ağladığına rağmen rahatça devam eder hayatına ama kız için aynı şeyi söyleyemeyiz. Çocuğu sosyal paylaşım yerlerinden dibine kadar takip eder. Kimle konuşuyo,kimle geziyo,nereye gidiyo, OHA YANINDAKİ KIZ KİM???????!!!?!?!???!?!?!?!????!?!?!!?!?!?!?!??!?! Ama kızda yorulur bi süre sonra. Bakar o beni sikine bile takmıyo ben olmayan sikime hiç takmam der. Hala üzülür ama eskisi gibi değildir durum. İyileşir,çünkü her şey zamanla geçicektir. Zaman geçti ve kız iyileşti.



XOXO

19 Mayıs 2013 Pazar

SEVEBİLMEK BELKİ DE TEKRARDAN





Her şeyin en iyisini istiyoruz ama en iyisi için bir şeyler yapmıyoruz. O kadar değişik ruh hallerine sahibiz ki günden güne,saatten saate hatta dakikamız dakikamıza uymuyor. Aslında hepimiz ne istediğimizi bilmiyoruz. Bizi kim mutlu eder,kim üzer,kime güvenmeliyiz… Biri çıkıyor karşımıza ve ona körkütük bağlanıyoruz. O sevmese de o bakmasa da bağlanıyoruz işte. Ya da o an çok mutsuz ve umudumuzu kaybetmiş oluyoruz birine bağlı kalmak onu hissetmek istiyoruz ve ondan başkasını düşünemiyoruz. O bizi görüyor ve seviyorum diyor. Biz zaten ona öylesine bağlanmışız ki inanıyoruz. Ne kadar da aptalız(!) O bizi sevmiyor o boşta olduğu için bizi kullanıyor. Ama nereden bilebiliriz ki bunu? O an kör oluyoruz. Mutlu oluyoruz ya mutlu oluyoruz. Bize göre onca şey yaşamışız başkasına göre hiçbir şey. Ama bize kötü gelen şeylerin üstüne onun bizimle olması bizi mutlu ediyor hem de çok mutlu. Seni sevdiğine inanıyorsun,o ne derse yapıyorsun. Sonra hoooooppp o yok. Gitmiş. Seni bırakmış. Kurduğunuz hayallerle tek başına kalmışsın. O hayaller beraber kuruldu,beraber planlar yapıldı. Siz yaptınız ama bir baktınız ki o yok. Yerin dibine giriyorsunuz işte o an. Tüm güveniniz,sevginiz boşa gidiyor. Onca emeğiniz… Sen tek başına kalıyorsun ya da sana öyle geliyor ama tek başınasın işte etrafına baksana kimse yok. Sen her an ağlayacak gibi dururken biri seni kurtarmak istiyor. Ama sen tüm güvenini,sevgini,inancını yitirmişsin. O ne kadar senin için doğru kişi olsa da olmuyor işte. Ondan başkasıyla yapamıyorsun. Çok deniyorsun denemez misin? Ama o yoksa başkası da olmuyor işte. Herkesi üzüyorsun bu sefer,pişman da oluyorsun. Keşke sevmeseydim diyorsun mesela,keşke inanmasaydım ona. Ama iş işten geçmiş oluyor. Her şeyini kaybediyorsun… Sonra kendine gelme sürecin başlıyor. Çok çabalıyorsun,şarkılar dinliyorsun ve her duygusal şarkılarda ağlıyorsun. Tutamıyorsun kendini,onun için ağlamamak istiyorsun. O kim ki diyorsun kendi kendine ama olmuyor işte… Duman’ın,Sıla’nın,Teoman’ın,Gökhan Türkmen’in şarkıları çalınca patlıyorsun. Öyle biri oluyorsun ki her şeye ağlıyorsun. Her duygusal filme,dizilere bile. Onun adı olan bir oyuncu ölüyor dizide ya sen ağlıyorsun. Ya o ölseydi diyorsun,ne yapardım? Sanki o an yanındaymış gibi ölseydi diyorsun bir de. Olmayacak ki zaten bir daha biliyorsun bunu ama söyleyemiyorsun kendine. O gitmiş senin en yakınında olan birini bulmuş ve gözünün içine baka baka gülüşüyorlar. Sen nasıl dayanacaksın ki buna daha fazla? Kararlar alıyorsun bir sürü… Üzülmeyeceğim , ağlamayacağım diyorsun ya her gece yorganı üzerine çekip ağlıyorsun o şarkılarınla. Çünkü gece hava kararınca senden başka kimse olmuyor hayatında,etrafında… Sadece şarkılar ve sen. Ağlıyorsun ağlayabildiğince ve bitiyor sonunda. Geçiyor her şey 1 yıl olmuş çünkü. Onun için üzülmek istemiyorsun artık. Sonra hiç ummadığın bir zamanda eskilerden biri geliyor. Konuşmaya başlıyorsunuz. Ve bu sefer hemen güvenemiyorsun ki çok acı yaşamışsın önceden. Ama olsun sen istiyorsun ki artık mutlu olmayı ve her şeyi göze alıyorsun. En yakın olmasa da tanıdığın arkadaşının onu sevdiğini bile bile konuşuyorsun çünkü ona inanmak istiyorsun. Tekrar mutluluğu yakalamak olmuş amacın. Seni terk edenlere inatmışçasına istiyorsun bunu. En çokta kendin için istiyorsun. Bu sefer diyorsun bu sefer sabredeceğim diyorsun. Olmayacak diğerleri gibi,geçecek her şey. O mutlu olabildiyse bende mutlu olurum diyorsun. Ve inanıyorsun bu sefer olacak çünkü.






XOXO

17 Mayıs 2013 Cuma

BEREN SAAT

O çok beğendiğimiz zenginliğin kadını dediğimiz Beren Saati göz önünde bulunan 3 diziyle ele alacağım he bide 3 yılda aldığı 31 ödülü varmış ve sanırım ben katılmış olduğu 6 törende giydiklerini paylaşacağım. Ve başlıyoruz.



26 Şubat 1984 yılında Ankara da dünyaya gelmiş ablamız. TED Ankara Koleji mezunu olan Beren Saat, Başkent Üniversitesi'nde işletme okurken arkadaşlarının desteğiyle, Türkiye'nin Yıldızları adlı oyuncu yetiştirip hafta sonu performanslarını değerlendiren yarışma programına katılmıştır. Zaten daha sonra da patladı gitti. 


Ve işte Hatırla Sevgili de Beren Saat. Dizi eski zaman dizisi olduğundan pek dibine düşeceğimiz bi elbisesi falan yok ablamızın. O zaman gelinliklerine bakılırsa gelinliği güzelmiş ama hakkını yemeyelim. Aslında en önemli olan dizisi Aşkı Memnu'ya bakalım derim ben.




İşte Bihterimiz,işte Bihter Zityagilimiz,işte giyim tarzıyla bizi kendine çok sevdiren BİHTER ZİYAGİL. Kadına zenginlik yakışmıyor mu ama ya bakar mısınız? Behlülle olan sahneleri,Behlülle yaptığı tangosu ve Ednan Beyle evlendiği zaman......... Tek bir şey değişmedi oda Bihter Ziyagil hepimizin kıskandığı bir kadın olarak kaldı.


O ölmesin diye beni öldürüyorsun. Beni beni Bihterini? Hepimizin ağladığı o sahne ya da gözlerimizin dolduğu o sahne. Ve dilimizden düşürmediğimiz ; 'Beni beni Bihterini?' repliği....



Canımın Sultanı Bihterim ne hallere gelmişti zamanında. Onu Fatmagül yapmışlardı. Ay ne çekmişti bu kız yengesinden. Napacaktı sanki çekecekti mecbuuuuuuurrrr. Ama gözleri de çok güzelmiş yani Allah var yukarıda.

Bu elbisesini ne yalan söyleyeyim beğenmedim. Tamam üstü çok dekolte çok cesaret isteyen bişey olabilir ama altının şalvarımsı gelmesi hoşuma gitmedi açıkçası.



 Şu karşısındaki kadının adını da unuttum şimdi ya,her neyse bi dizide daha oynuyodu orda gencecikti yaşlanmış bu kadın ya. Dediğim gibi şalvarımsı gelmesi olmamış. Olmadı Berenim yakıştıramamışlar bunu sana.

İşte benim BİHTER ZİYAGİLİM. Kadına zenginlik yakışıyo işte ya. Fatmagül haline bak sonra birde Bihter olduğu Yağmur olduğu hallere bak. Ay canımın içi benim ya.


Kadın çok seksi,çok şeker,çok güzel diye sıralanır gider bunlar valla. Ama olunca oluyomuş işte. Olmuş Beren ablamız,çokta güzel olmuş.



 Stil sahibi ödülü almış Beren Ablamız,2009 - 2010 yılları arasındaymış sanırım. Koskoca Elle ödül vermiş kadına kimse laf etmesin,otursun 3 yılda aldığı 31 ödülü konuşsun. Büyük başarı göstermiş Beren Saat. Ama en güzeli Bihter olduğu zamandı bide şimdisi.





Buda Altın Kelebek ödüllerinde giydikleri 2009 ve 2010 yıllarında da ödül almış. Ama insan Elle Sytle ödülü almaya gittiği gibi giyinir ya Beren Saat. Olmamış bu ama. 2012 yıllarında da ödül almış ki ama pek fotoğraflarını bulamadım güzel.




En sevdiğim çift bunlar. Çok yakışmıyorlar mı ya? Duydum bunlar olmuş sevgili valla sanki ben sevgiliymişim gibi sevindim. Allah bozmasın aralarını,maşallah.Amin.










Beren Saat'i inceledik bu akşamda. 2009'dan 2013'e kadar. Çok değişmiş Beren Ablamız ama söylemeden geçemicem en güzel hali Bihter olan hali.








XOXO

16 Mayıs 2013 Perşembe

Beni Hep Sev / PİNKFREUD


Olsa Dükkan Senin'den sonra Dizüstü Edebiyat serisinin 19. kitabı Beni Hep Sev kitabından kesitler paylaşacağım.




Kitap kapağından anlaşıldığı üzere kitapta sadece Bora yok biri daha katılıyor Pelin'in hayatına. İkinci kitabında anlattığı Borayla o kafede neler yaşanmış onu yazmadan önce kitabın birde arka kapağını inceleyelim.


Aynı kişiyi ikinci defa sevmek mi,aynı anda iki kişiyi sevmek mi daha zor? Eski sevgiliyle yeniden birlikte olmak yapılabilecek en büyük salaklık mı yoksa gerçek aşk mı? Yeni sevgilisini,kendisini başkasıyla aldatan eski sevgilisiyle aldatan kadına ne denir? Peki ya o hep aranan,istenen,arzulanan "doğru ve düzgün" adamı bulduğumuzda ne olur? O kafede neler oldu? Ve şimdi başlıyoruz.


Belki de hepimizin beklediği buydu,barışmaları ve tekrar Pelin & Bora olmaları. Ama Pelin ona yapılanı hemen affedecek miydi?


Tabi ki hemen affetmedi. Ama hala birbirlerini seviyorlardı ve onlar için umut hala vardı.


Pek fazla da aralara girmek istemiyorum hatta bu yazdıklarımı okuduğunuzdan bile şüpheliyim. Neyse siz kitabı okuyun ^.^


YAŞASIN STARBUCKS YAŞASIN EMİR.



Beklentilerin a me ke sana bişey olmasın.



Hatta en sevdiğin şarkının zil sesi yapman gibi...


Bora onun eviydi ve Bora olmadan yapamazdı.


Ve böyle birini bulunca artık evlenme vaktidir.


Söz sizde?


Benim hayatım dizi olsa yönetmeni Özcan Deniz olurdu. Mahsun Kırmızıgül'de senaryoyu yazardı.


Bora evlenmeme mi teklif etmiş o.O Evlenecekler mi o.O


Emir belki biraz Bora gibi olsaydı,Pelin'in Borayı hiç özlemezdi.


Hepimiz birazda Pelin değil miyiz?


Bunu bizde öğrenemedik ki. Herkes gider ve biz onlar geldiğinde hemen kollarımızı açarız. Yıllardır,aylardır beklermişcesine hemde. Ama sonra ne olur,giderler. Zaten hepsi giderdi.


Ve MUTLU SON. VE ONLAR KAVUŞTU. VE İSTENİLEN OLDU. PELİN & BORA MUTLULUĞU YİNE BİRBİRLERİNDE BULDU.

Demek ki aynı kişiyi ikinci defa sevmekmiş kitabın cevabı.





XOXO

15 Mayıs 2013 Çarşamba

GİTMEK ONA HİÇ YAKIŞMADI


Her şey yeni başlamıştı aslında. Keşke başlamasına izin vermeseydim ama oldu bir kere. Tam demiştim ya bu sefer diğerleri gibi olmayacak diye buda diğerleri gibi oldu. Buda ümit verip umutlandırıp siktirip gitti. Hayatıma sıçtı,geldi hayatımı alt üst edip gitti. Her şey o kadar şekerdi ki ya da ben öyle sanıyordum. Yaşadıklarım aynı İskender gibiydi bide yanında künefe ayranı unutmuyoruz tabi. Tam böyleydi çok güzeldi her şey. Bir insan birbirinden habersiz aynı anda limonlu soda içebilir mi? Tesadüf demiştik buna,aşk demiştik. Bizden yana sanmıştık aşk. Ama değilmiş,maalesef erkekler öyle istedikleri anda eski sevgililerinde kurtulamıyormuş. Onlar hep ayak bağı oluyormuş. Sana senden hoşlandığını söyleyen bir insandan güzel bir şey beklersin değil mi? Ama olmadı amına koyayım ki olmadı. Twitter’dan bize yardıran bir eski sevgili ve birde ona aşık olan kız vardı ortada. Erkekler bu tür şeyleri takmazdı ya da bize öyle öğretildi. Erkek birini seviyorsa her şeyi geride bırakmaz mı? Onlar için bunu yapmak daha kolay değil mi? Ama olmadı biliyor musunuz olmadı. O hiç bir şeyi geride bırakamadı. O hep,istemem yan cebime koy yaptı. O hep korktu ya da piç oldu. Benimleyken doğru düzgün iyi aile çocuğu olan insan gitti yerine bambaşkası geldi. Bu o değildi. Hiç inanmak istemedim bunu yaptığına… Sadece benimle konuştuğunu sandığım insan milyon tane kızla daha konuşuyormuş. Hem kendisi geliyor,tekrar barışmayı hem kendisi kaçıyor. Bana kendini tekrar alıştırmışken nasıl yaptı ki bunu? Asıl buna nasıl cesaret edebildi?
Pikniğe gitmiştik,dershanece. Oda geldi tabi. Hava serindi ve üstümde hırka yoktu,bana hırkasını verdi. Ben o olmuştum,o kokuyordum,gece hırkayla uyuyordum. Ben sevmeye başlıyordum sanırım. Onu her şeyden kıskanmaya başladım sonra. Daha sonra sanırım annem bile anlamıştı sona yaklaşıldığını ki; ‘Ver hırkayı yıkayayım da götür.’ Demişti. Annem böyle demezdi ki hiç. Anneydi ve hissetmişti sanırım.
Oysa biz diye bir şey hiç oluşmamış. Kandırılmışım,bu ne kadar bok bi durummuş. Üzüldüm,hemde fazlasıyla üzüldüm. Kimseye söyleyemedim ki sessizce ve tek başıma ağladım. Tekrar depresyon günleri gelmişti benim için. Yorganı kafaya kadar çekip ağlama günleri,çikolata krizleri,dizi karakterleri ölünce en alakasız yerden yakalayıp kendi hayatına uydurup ağlama krizleri… İşte yeniden başlıyorduk. Başa dönmüştü her şey. Meğerse hep yerimde sayıyormuşum. Hiçbir şey kazanmamışım. O gitmişti ve gitmek ona hiç yakışmamıştı.



XOXO