22 Haziran 2014 Pazar

EFSANELİK AŞK HİKAYEM KALP BEN

Tarih 15 Mayıs,sabah kalktım. Gayet normal bir gündü. Telefonumu elime aldım gelen mesajlara baktım ve o mesaj atmıştı. Deli gibi sevdiğim,onun için öldüğüm adam bana ‘Günaydın’ demişti ve tam da numarasını sildiğim,tüm sosyal medyadan engelleyip unutmaya karar verdiğim zamanda… Bende ‘Günaydın’ diyerek cevap yolladım,daha sonra naber,iyi sen,iyi bende dedik ve konuşma bitti. Tam o sırda konuşma bitti sandığım sırada tekrar mesaj attı; ‘Seninle konuşsak güzel olur.’ Dedi. Salak, sanki şu an konuşmuyoruz demek istemiş olabilirim ama ben yine ona yakın bir şey söyledim; ‘Konuşuyoruz ya işte.’ Dedim,oda bana ‘demek istediğimi anladın.’ Dedi. Anlamıştım ama bir kez olsun anlamamazlıktan gelmek istedim ve onda da yakalandım. Bana dedi ki, ‘Nasıl düşünüyorum biliyo musun? Beni sevip sevmemen önemli değil bu konuda. Bana karşı olan davranışların ve söylediklerindi önemli olan. Beynimin,aklımın yanımda olmasını istediğine kalbimde onay verebilir ve yanımda olursan verir.’dedi. Tam vazgeçmiştim oysa ki,tam ümitlerimi,umutlarımı her şeyi bitirmiştim. O gelmeyecek diyordum ama o geldi. İnandım, beni 656469532147973123 terk edişine rağmen inandım ya da inanmak istedim bilmiyorum… Çünkü yanımda olsun istiyordum,yanımda olsun ve bana sarılsın istiyordum. Özlemiştim…
Ertesi günü buluştuk,öyle bi heyecanla hazırlandım ki ne giydiğimi hatırlamıyorum ama tek hatırladığım onun sevdiği kırmızı pantolonumu giydiğimdi… Ortak bi kafemiz vardı hep orda buluştuğumuz yine orda buluştuk,onu karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım ama o hiç şaşırmamış gibiydi. Çünkü bana öyle bir sarıldı ki kaburgalarım kırılacak sanmıştım. Sarıldı,saçlarımı kokladı ve ‘Çok özlemişim.’ Dedi,bense hiçbir şey söylemeden yerime oturdum. Konuşmaya başladık,benden sonra çıktığı kızı sordum ve bana üç hafta çıktıklarını söyledi o an öyle çıldırmıştım ki yüzümün sinirden kızardığını hissediyordum ama onun anlamamasını umuyordum. O bana bir şey sormadı. Yani ondan sonra çıktıklarımla ilgili bir şey söylemedi. Ama o gün 10 15 kere bana ‘Seni çok özlemişim.’dedi hatta o kadar çok özlemiş olmalı ki benim gibi birine ‘Konuşmanı bile özlemişim.’ Dedi ama sonra susmam için yemek yemeye götürdü orası ayrı bi konu zaten. Gayet normal sarılır vaziyette otururken bana ’30 yaşına gelince evleniriz.’dedi. Hayatımın ilk ‘yedek evlilik teklifi’ni o an almıştım. Hemen dünden razıymış gibi olmamak için ‘Bakarız ya çok varmış zaten daha.’dedim. ‘Kına geceni bu kafede yaparız.’dedi bende; ‘Evet,sahibi tanıdık ucuza gelir.’dedim. Ya biz bi ilişki başlangıcındaydık,ya da o çok değişmişti ve bana bunları söylüyordu…
Buluştuktan sonra ki gece saat 02.42’de telefonum çaldı ve ekranda kocaman harflerle ‘YASENOKUZMUSUN?’ yazıyordu yani o arıyordu. Açtım telefonu, ‘Sesini özledim.’ Dedi. Ya bu çocuk değişmişti ya da bana rol yapıyordu çünkü yaptıkları hiç onun yapacağı türden şeyler değildi. Telefonda konuşurken bana Ayla Dikmen’in ‘Anlamazdın’ şarkısını söyledi ve 1 saat 23 dakika konuştuktan sonra o şarkıyı bizim şarkımız ilan ettim,onun haberi bile yokken…
İki gün sonra, mesaj attı; ‘Bize gelsene.’ Bende gittim, tam 9 ay sonra yine onunlaydım. Yine onun kollarında uyuyordum,yine onun kalp atışlarını dinliyor,yine onun ellerini tutuyordum… Çok seviyordum zaten anlatamayacak kadar çok. Uyandığımızda geçen sefer olduğu gibi müzik yokken salonun ortasında sarılarak dans etmeye başladık,sonra öpüştük. ‘Artık gitmem lazım.’dedim karşılık olarak ‘Biraz daha sarılayım o zaman.’dedi. Yaklaşık yarım saat salonun ortasında sarılarak durduk,sonra kapının oraya gittik ve ‘Artık git yoksa ayrılamıcam senden.’dedi bende onu öptüm ve çıktım…

Ertesi gün buluşmak için mesaj attım,cevap vermedi. Aradım, nasıl olduğunu sordum oda beni biraz sonra arayacağını söyledi. Telefonu kapatır kapatmaz ağlamaya başladım. İşte dedim kendime ‘Kimseyi onunla konuştuktan sonra ağlayacak kadar sevme.’ Aramadı… Sabah oldu ben tekrar buluşmak için mesaj attım. Bana yazdığı şey ; ‘Sanmıyoruz bakarız sonra.’oldu. SANMIYORUM BAKARIZ SONRA! Bana 1 haftada onca mutluluğu yaşatıp sonra böyle demesi piçliğe dahil mi? Ya da benim onu hala seviyor olmam da sevdaya mı dahil?

26 Mart 2014 Çarşamba

Kalbinden Taşarcasına Sevmek

Sevmek… Hiç olmadığı kadar sevmek hem de öyle bi sevmek ki bu kalbinizden taşıyor,canınızı yakıyor ve ne yaparsa yapsın vazgeçemiyorsunuz. Bu böyle gitmez diyorsunuz vazgeçmeliyim diyorsunuz ama olmuyor bir yarınız onda kalmış çünkü. Ve o yarınız olmadan yapamıyorsunuz işte devam edemiyorsunuz hep eksiksiniz. Onsuz olmuyor işte devam edemiyorsunuz yolunuza,o olmadan yapamıyorsunuz. Çünkü onun elini tutmadan,ona sarılmadan,onun nefesini hissetmeden ilerleyemiyorsunuz. Korkuyorsunuz… Onsuz olmaktan,onu kaybetmekten ve en çokta onun sesini unutmaktan. Sevmek bi süre sonra acıya bırakıyor yerini. Tüm kalbiniz bir zamanlar aşkla,sevgiyle çarparken şimdi sadece acı var. Her fırsatta ona yazma isteğiniz var,bi konu bulsam da yazsam derdindeyiz hepimiz. Onu kaybetmek istemiyoruz. Ne olursa olsun ne yaparsa yapsın gitsin istemiyoruz işte. Evet,aptalız çünkü en çok biz seviyoruz. En güzel biz seviyoruz. Hep biz üzülüyoruz ama olsun belki ona sevmeyi öğretiyoruzdur. O bunu anlamıyordur,görmek istemiyordur,korkuyordur sorumluluk almaktan birinin sevgilisi olmaktan korkuyordur. Ve bu korku onun tüm sevgisini yok ediyordur. Çünkü bana dedi ki, ‘Seviyorum seni sevmedim sanki ama o sorumluluk duygusu o korku tüm sevgiyi yok ediyor.’ Belki sizin içinde bu böyledir. Belki oda korkuyordur. Ben onu inandıramadım kızlar; benim onu sevdiğime inandıramadım. Ben onu öyle sevdim ki en güzel ben sevdim ve ben severim. O inanmadı ama olsun ben hala seviyorum. Hepimiz hala severiz, ta ki karşımıza bizi seven biri çıkana kadar… 

12 Ocak 2014 Pazar

AŞK KÖTÜ ŞEY TERKEDİLİNCE

Geçen kış,bi çocukla konuşmaya başlamıştım. Arkadaşımın arkadaşıydı,ismi Bora. Sonra biz konuşmaları ilerlettik. Kahvaltıya gittik üçümüz birlikte. Ama ben lens kullandığım için lensler gözüme batmaya başlamıştı ve bende istemsiz bi şekilde ağlamaya. Allahtan uzun sürmedi bu durum bi süre sonra geçti. Daha sonra kahvaltımızı yapıp birazda dolandıktan sonra beni evime bıraktılar. Bunun üstünden bi 2 -  3 gün geçtikten sonra mesajlaşmamız artti. Artık her dakika mesajlaşmaya başlamıştık. Bu olaylar yaşanmadan öncede daha yeni bir ilişkiyi bitirmiştim ve pek ciddi değildim Borayla da. Ama o öyle düşünmüyor olacaktı ki beni dershanesine çağırdı. Ben bir şeyler diyeceğini anlamıştım bu yüzden gitmek istemedim. Olmaz falan dedim. Sonra bana 3 tane fotoğraf attı. Sonsuzluk kolyesi almıştı; ‘Seni sonsuza kadar beklerim ben.’ anlamında,zarf fotoğrafı attı; ‘POĞAÇA’ yazılı çünkü poğaça yanaklıymışım ve bir de şiir yolladı, Cemal Süreyya’dan. Ben üzüldüm,ona umut vermiştim ve yaptıkları ortadaydı. Geçmişimden sıyrılıp bir şans vermeye karar verdim ve dershanesine gittim. Kantinde oturur oturmaz benim kendi okulumdan Berna isminde kız yanımıza geldi. Bunların Borayla ortak arkadaşları çıktı başladılar muhabbete… Berna bi kız ismi söyledi, ‘İrem AVCI’ diye. Özellikle soyadını tekrarlatmıştım nerden bilebilirdim ki daha sonra bu kız yüzünden üzüleceğimi… Berna yanımızdan gitmek bilmediği gibi onun arkadaşı da geldi,başka biri daha. İki romantik dakika yaşayacaktık oda bok olmuştu. Daha sonra Bora da bu durumdan sıkılmış olacak ki bi kız arkadaşını aradı ve onları buradan alması gerektiğini. Kız geldi ama onlar gitmedi son kozumuzu oynadık ve masadan biz kalktık. ‘Acıktın mı?’ diye sordu ki açlıktan ölecektim nerdeyse. Kafe tarzı bi yere gittik,iki döner söyledik. Bu çıkma teklifi edecekti,belliydi halinden. Tam ciddileşmiştik ki beni gülme krizi aldı. Gülüp duruyorum falan kızdı bu bana neyse daha sonra teklifini etti ve bende kabul ettim pek süslü kelimeler söylemedi söylese her birini hatırlardım çünkü. Hemen fotoğraf çekilip sosyal ağlarda paylaştım ama bu ilişki sadece 3 gün sürdü.
Çünkü ben geçmişimde kalmıştım ve mutsuzsam karşımdakini mutlu edemezdim…
(NOT: Kolyeyi ve şiiri soracak olursanız reddettiğim gibi hepsini geri iade etmiş,arkadaşlarımdan öğrendim……. L)
3 AY SONRA
Aradan 3 ay geçmişti,yaz tatiline az kalmıştı. Sevgili telaşındaydık ve ikimizin de sevgilisi yoktu. Tekrar konuşma kararı aldık,keşke almasaydım…
Bora bazı günler mükemmeldi bazı günler öküzün bayrak tutanı. Sanırım böyle yaptığı için onu çok sevdim,bağlandım ya da aşık oldum kararı siz verirsiniz.
Sevgili değiliz ama konuşuyoruz dönemleri yaşadık sürekli,tüm yaz tatili boyunca. Ben zaten yazlıktaydım o ise İstanbul’da. Konuşmaya başladığımızdan 1 hafta sonra konuşma kesildi. Çünkü neden bilmiyorum,soramıyordum da çünkü onu kaybetmek istemiyordum. Yaz tatili gelmişti ve ben yazlıktaydım,o hala İstanbul’da. Tekrar konuşmaya başladık,tekrar konuşma kesildi. Ben her sarhoş olduğumda ona yazıyordum,o her sarhoş olduğumda ‘Sabah konuşuruz şimdi eve git.’ Diyordu. O ne yapsa haberim olurdu,haber verirdi. Kimle,nereye,niye gittiğini hep anlatırdı aşkım. Daha sonra bana mesaj attı; ‘Ben geçmişimde kaldım,yapamıyorum.’dedi. Geçmiş,geçmiş demişti,geçmişinde kalmıştı benim gibi…
Ama yine çok geçmeden mesaj atmıştı. Hiç merak etmeyin aklınızdaki soruyu sormuştum; ‘Geçmişinde kalmıştın Bora?’ dedim oda ‘Ben o konuyu konuştum ve kapattım.’ Demişti. Tekrar konuşmaya başladık,o sırada üniversite tercihleri için İstanbul’a geldim. Ramazan’ın ilk günüydü. Sahurda aramıştı yaklaşık 1 saat kadar konuştuk. Benim tercih koşturmalarım vardı ve buluşamadık daha sonra tekrar yazlığa döndüm ve konuşmalar kesildi. Dediğim gibi sabahları harika bir aşk adamı Bora oluyordu,akşamları öküz bir Bora ya da tam tersi.  Böyle olmuyordu,yürümüyordu. Bu yaptığı gel git’ler yüzünden onu sevmiştim. Ve artık vazgeçmem gerektiğini anladım,eski konuşmaları defalarca okumaya gerek yoktu artık zaten hepsi ezberimdeydi… Tatilin son günüydü,son akşamdı. Ve içtik,bu sefer ona mesaj atmadım çünkü artık bitirmek zorundaydım…
İstanbul’a geldim,23 Ağustos’ta telefonuma bir mesaj geldi,Bora atmıştı; ‘Arkadaş değil de diğer gözle bakacağım herkesle konuşmamı kestim ya da mesafelendiricem.’ Demişti. Tüm yaz boyunca beklediğim mesajı atmıştı. Boraydı o,sevdiğim adam Bora. Kalbime engel olamadım ve hemen yelkenleri suya indirdim,deli gibi değil gayet aklım başımda şeklinde seviyordum onu. Bana ‘Gel ensemde alınan nefesim ol.’ Demişti,ben bir daha sevmiştim. Daha sonra ablasıyla Şile’ye gitti,haftasonu için. 26 Ağustos / Pazartesi saat 08.30 ona gittim. Evde kimse yoktu,hemen aklınıza kötü şeyler gelmesin zaten regldim. Sarıldık, tüm yaz bu anın hayalini kurmuştum ve o an yaşıyordum. Ona sarılıyordum…
Daha sonra odasına gittik ve sarılarak uyuduk. Bana ‘Benim kumralım olsana sen.’ Dedi,öptüm. Artık onun kumralıydım,Bora benimdi,sevgilimdi. 2 saat uyuduk sarılarak,sonra kalktık her zamanki kafemize gittik. Orda da takıldıktan sonra evlere dağıldık. Ona sarıldım,sıkıca sanki son defa sarılırmış gibi… Tam 5 gün sonra teyzemin kızının düğünü vardı. Oraya gitmiştim,bir çift evlenirken ben T E R K E D İ L D İ M. İnsanlar ‘Hayatı tesbih yapmışım’ şarkısında göbek atarken ben hüzünleniyordum. Tek isteğim, ‘EVE GİDİP DELİ GİBİ AĞLAMAKTI.’ Eve geldik,arkadaşlarıma anlattım,ne kadar sevdiğimi ama onun anlamadığını neden böyle yaptığını sorguluyordum benim çok sevmekten başka bi suçum olmamıştı. Daha sonra öğrendim ki geçmişinde kaldığı kız İREM AVCI. 2 yıl önce çıkmışlar,sevişmişler. Kıskançlık sebebinden ayrılmışlar,tek düzgün ilişkisi o’ymuş. Ve pişmanmış,hala onu seviyormuş. ‘BANA NEDEN EN BAŞINDA SÖYLEMEDİNİZ DE AYRILDIKTAN SONRA ANLATIYORSUNUZ?’ diye sordum,ağladım tam 7 ay ağladım. O varken de ağladım ya giderse diye o yokken de ağladım yok diye…
Atlatamadım, normal sevgililerin aylar sonra yaşadıklarını ben sadece 1 günde yaşamıştım ev 4 gün sonra düğünde terk edilmiştim. Evinin her köşesini hatırlıyordum,kirpiklerimi yanaklarına değdirmeyi özlüyordum,kokusunu,sesini,öpüşünü,sarılmasını… Sesini unutuyordum,sevdiğim adamın sesini unutuyordum. Mesajlar attım,defalarca en uzunlarından cevap bile vermedi. Bitmişti, kabullenmek zorundaydım ama bu çok zordu. Ona aşıkken ondan vazgeçmek çok zordu…

11 Eylül 2013 Çarşamba

Aşk Acısı

Yine bir sonbahar ve yine bir aşk acısı. Bazen sadece her şeyin düzgün olmasını isteriz. Düzgün bi ilişki,düzgün bi okul ya da düzgün arkadaşlar. Arkadaşlarımız vardır tamam ama asla bizi seven birini bulamayız ya da daha karşımıza çıkmamakta ısrarcı.

Her şeye yeniden başlayalım diyor biri ve hayatınıza tekrar giriyor. Zaten sizde onu bekliyorsunuz ve kalbinizin kapısını ona açıyorsunuz. Başta her şey çok güzel gidiyor,mutlusunuz. Ona gidiyorsunuz bir şeyler yiyip içiyorsunuz,sarılıyorsunuz,öpüşüyorsunuz hatta belki sarılarak uyuyorsunuz. Ama sonra çok değişik bi şekilde; ‘Neden böylesin,azıcık sevmeye çalış beni.’ Derken buluyorsunuz kendinizi. Onun verdiği cevapsa sizi ümitlendiriyor; ‘Sevmediğimden değil,asla değil.’

O kadar çok inanmak istiyorsunuz ki ama olmuyor işte sevmiyor. Sevmiyorsa neden ‘Seni seviyorum.’ Dedi diye düşünüyorsunuz veya ‘Seni bugün çok özledim.’ Size attığı ses kaydını buluyorsunuz ve dinliyorsunuz her kelimesini nefes alışlarını ezberliyorsunuz ve bir süre sonra ses kaydını dinlerken ona eşlik ediyorsunuz. Ve farkına varıyorsunuz ki onu unutmak çok zor.


Size yazdığı güzel romantik mesajların ekran görüntüsünü çekmişsiniz ve onlara ağlayarak bakıyorsunuz şimdi,acının en büyüğü. Daha sonra da arkadaşınızın sizi çektiği fotoğraflara bakıyorsunuz,sarılmışsınız(!) Ne güzeldi ona sarılmak…

9 Temmuz 2013 Salı

Anneler ve Oğulları


Espriler gırla giderken eski sevgiliniz o taraftadır diye konuya katılamamak,gülememek,başını kaldıramamak gibi. Bu konuda arkadaşların anlayışlı olması lazım bence. ‘Aaaaa,bunlar eski sevgili şimdi olmaz böyle bunlar yan yana.’ Gibisinden şeyler demeliler kendi içlerinde. Hiç olmadı, ‘Bi sorun olur mu?’ falan desinler ama ı-ıh yok. Kendi bildiklerine göre hareket ederler ve sende haberin olmadan o grubun içinde bulursun kendini. Telefonun ekranına bakarsın tüm gece,sohbete katılamazsın yani bir türlü rahat olamazsın. Nasıl rahat olacaksın ki? Eski sevgilin tüm iğrençliğiyle karşında! Hadi arkadaşların düşünemedi - rahatsız olur musun? – diye sormayı oda mı düşünemedi? Sen bu kadar düşüncesiz biriyle nasıl sevgili oldun!! O zamanlar buna hiç dikkat etmiyorsun zaten hep eski sevgililer piç/orospu olurlar.


Aslında o terk eden kızlar senden önce ki PİÇ çocuk yüzünden seni terk etti yani senin kıza değil kendi hemcinsine küfretmen gerek. Şahsen benim hiç kız arkadaşlarım sevgilisini terk etmedi, tam tersi terk edildi. Tam dibine kadar sevip aşık olurken ortada bırakıldılar. Hatta kızlar olarak bir araya geldiğimizde düşünmedikte değil yani,  - Acaba erkeklerde bu tür davranışlar bir hastalık mı? – falan diye; - Doktora falan mı görünmeliler acaba? - - Yoksa bunları alıp Bakırköy’e mi kapatmalı? – gibisinden şeyleri hep düşündük ve daha sonra bunların sebebinin anneleri tarafından şımartılan erkekler olduğu kanısına vardık. E, onlarda haklı tabi; her şey önlerine konuldu. Bulaşık yıkama,yatak toplama,toz alma gibi şeyler yaşamadılar. Sevgilileri olunca da ; ‘Aferin oğluma.’ Kelimelerini duydular. Sevgilisini aldatınca da; ‘Aferin oğluma.’ Kelimesini duydular. Onlar ne yapsa hep AFERİN aldılar ama biz hiçte aferin almadık. Biz sevgilimizi aldatsak ‘Ayıp kızım olur mu öyle şey.’ der annelerimiz hatta üstüne trip atıp,tanıyıp etmediği çocuğu savunur. Erkeklerin anaları babaları öyle her boklarına AFERİN derseler tabi biz ortada bırakılırız. Bize arka çıkan kimse yok ki. Kızların kızlardan başka kimi var zaten! Böyle olunca da hayat yaşanılası bi yer olmaktan çıkıyor çünkü erkeklere güvenin kalmıyor. Tam güvendiğini hissederken terk ediliyorsun ve gerçek suratına tokat gibi çarpıyor; ‘ERKEKLER ŞIMARTILMIŞTIR VE SENİN ONU ŞIMARTMAN DEĞİL Bİ YAKIN Bİ UZAK DAVRANMAN GEREKLİDİR.’ tabi bunu hangi kız yapabilir orası daha çözülemedi adeta türev sorusu gibi bişey orası.






XOXO

24 Haziran 2013 Pazartesi

Kemirgen Kurtlar

Ve yaz geldi bizde tüm eski defterleri kapattık,onları kışlıklarla kaldırdık raflardan. Artık yeni insanlar sevelim diyoruz,yeni birileri çıksın karşımıza falan. Heh,çıkıyor da ne oluyor?!?!?!?1 Sen yine seviyosun kalbim boş kalmış karşına o çıkmış. Sende, 'E napayım ya seveyim bari.' diyorsun çokta yanlış diyorsun. Öyle hemen seversek biz kaybederiz çünkü onu alır hayatımızın merkezi yaparız. Bir süre sonra bakarsın hayatının merkezi olmuş,başkenti,başbakanı,cumhurbaşkanı,diğerleriyle konuşmak için elçi falan. Onsuz bir şey yapamazsın bu sefer. Hep o olsun istersin yanında. En önemlisi alıp sarılmak istesin için çekercesine. Ama daha siz buluşmadınız ki ! Çocuk bi buluşalım bile demedi ki yine kendi kendinize gelin güvey oldunuz,TEBRİKLER. Ne yapacaksınız şimdi? Yine eskisi gibi olursanız ya o sevmiyorsa sizin gibi ya o öyle hissetmiyorsa? Bunların hepsi birer kurt ve sizin içinizi kemirmek için çevrenizdeki arkadaşlarınız tarafından yollandı. Kimsenin dediğine bakmayacaksınız bunca zaman onları dinlediniz de ne oldu? Ondan gelen tüm mesajları hep arkadaşlarınıza okuttunuz birlikte cevaplar buldunuz. Artık buraya kadar sadece kendiniz varsınız. Kimseye güven olmaz biliyorsunuz. Eğer seviyorsanız siz seviyorsunuz,sizin hissettiklerinizi hissedemezler ki size yardımcı olsunlar. Saçmalamayı bi kenara atın. Artık mutlu olmak vakti! Her şeyi arkada bırakın ve ona yazın tüm içinizden geçirdiklerinizi,kimseden tavsiye almadan. Hatta şimdi yazın kaybedecek neyiniz var ki? O kurtlar sizi çürütmeden siz onları yok edin. 









XOXO

11 Haziran 2013 Salı

Zaten Hep Giderlerdi.

Ne yazsam bilemedim oturdum, Gökhan Türkmen açtım. Aklıma bişeyler gelsin diye ve geldi de zaten. Şimdi başlıyorum.


Zordur bazen istediklerimizin olması,beklentilerimizin istemediğimiz bir şekilde karşımıza çıkması. Hep istediğimiz olsun isteriz,hep mutlu olalım isteriz,hep gülelim hiç ağlamayalım falan. Ama bilmeliyiz ki hep gülmekle bir şey olmadığını. Sonuçta hep gülmekle,mutlu olmakla bir şey kazanmayız. Kötü olaylar yaşayalım ki öğrenelim,elimizdekinin değerini. Sevgiyi öğrenelim,bağlanmayı,aşık olmayı... Zaten aşık olunca mutlu olmaz mıyız(?) Gözümüze perde iner at gözlüğüyle bakarız hayata ve sadece içinde sevdiğimizin olduğu bir hayata. Mutlusundur ve kötü şeyleri elinin tersiyle itersin hep ertelersin kötü şeylere üzülmeyi. Hayatında biri vardır çünkü,gözün kapalı olduğunda başını onun omzuna koyduğunda huzura boğulduğun,elini tuttuğunda bırakmasını istemediğin,sarıldığında kokusunu içine çektiğin ve seni öperken ki gülümsemen... Tam istediğin biri belki de ruh ikizin karşındadır işte,tüm benliğiyle. Mutlusundur işte ya herkesin kıskanarak baktığı sevgililer gibisinizdir. Ama ne bileyim bir şey olur ya o havalanır ya başkasını bulur ya da sıkılır bunları bir sürü  sıralayabiliriz. Ve en nefret ettiğin zaman gelir; ya 'Ayrılalım.' der mesaj atar ya da yine 'Ayrılalım.' der buluştuğunuzda. Yüzüne karşı söylemesi daha çok seni dağıtsa da aslında daha iyi olur. Gözlerinin içine bakarak çünkü 'Hiç değilse adam gibi geldi yüzüme söyledi bi mesajla bitirmedi.' dersin. Korkaklar gibi mesaj atmamıştır,yüzüne karşı söylemiştir. Son bir kez sarılır ve ayrılırsınız bir daha kavuşmamak üzere... Sonrası senin için depresyondur. Çok sevdin,hayata hep onunla birlikte olduğun hayaller kurdun,evrene; 'Benim sevgilim var ve çok mutluyum!' mesajı yolladın. O yoktu ama artık,gitmişti. Yalnız kalmıştın işte yapayalnız. Arkadaşların olsa ne olurdu ki? Onlar hep vardı zaten hep yanındalardı ama akşam olduğunda kafanı yastığına koyduğunda sadece sen kalırsın. Aklındakiyle sen mücadele edersin. Kulaklığını takarsın açarsın DUMAN,TEOMAN,CEM ADRİAN umutsuzluğuna umutsuzluk katarsın. Ama gitmişti o keşke sen uyurken gitseydi ama öyle olmadı işte. Gayet uyanık,mutlu ve huzurlu olduğunu hissettiğin zaman gitmişti. Ve zaten onlar hep giderlerdi.



XOXO